KILA ÖVGÜ
Ben Sevda, azgınlığı sonuna kadar yaşayıp boşalmaya hazır mısın?
Telefon Numaram: 0044 560 18 39
Evlenmeden önce öyle bilinen manada arkadaşlıklarım, ufak tefek
tecrübelerim filan olmadı. Bütün bilgi birikimim ve tecrübem, etrafımda tabii
olarak yer alan erkekleri, tabii olarak görebildiğim kadarıyla görmemle
ve oldukça geniş olan okumalarımla sınırlıydı. Etrafımı dikkatle
inceler, ne bulursam okurdum. Bu arada bol bol da düşünürdüm; hayal kurardım
mı demeliydim acaba. Erkeklerle yakın ve mahrem ilişkim yoktu ama,
hayallerimde erkek olarak sıcak ve istenir olarak yer alıyorlardı. Okuyor,
gözlem yapıyor sonra da hayalimde istediğim erkeğe can veriyor, onu
dramatize ediyordum. İstediğim şekilde erkekler çiziyor, boyuyordum. Ben
zihnimde animasyon yaptıkça erkek konusundaki bulanık olan eğilim ve
zevklerim gitgide belirgin hale geliyordu.
Dikkatimi bir şey çekmişti. Resimlerde, fotoğraflarda, filmlerde
görünen erkeklerin de kadınların da hemen hepsi büyük ölçüde kıldan
arındırılmış varlıklardı. Pek azı müstesna, mesela hatırlayabildiğim kadarıyla
İtalyan sinema oyuncusu Lando Buzanco, neredeyse hepsi kabuğu soyulmuş
badem gibilerdi. Halbuki gerçek hayatta durum tersineydi. Hatta bir ara
resimler, filimler için bu insanları nereden buluyorlar diye merak
etmeye bile başlamıştım. Zamanla fark ettim ki fotoğraflardaki ve
filmlerdeki tipler gerçekten bu işe tahsis edilmiş insanlar. Akranlarımın
beğenme duyguları da bize sürekli sunulan bu tiplerin sınırlarını çizdiği bir
çerçeve içinde yer alıyordu. Bense bu tablodan hoşlanmıyordum, kadında
olsun erkekte olsun kıl beğenen biri idim. Fakat insanların benim
beğendiğim halleri sürekli ve bilinçli bir şekilde saklanıyordu. İnsanlar
kendilerine hiç benzemeyen fotoğraf ve sinema vücutlarına imreniyorlar ve
kendi vücutlarına karşı soğukluk duyuyorlardı. Bu normal değildi. Çünkü
imrenilen durum yapma bir durumdu.
Kendimi kıllı olarak beğeniyordum ve öyle olduğum halde beğenilmek
istiyordum. Ama bu eğilimimin genelin aksine olduğunu da fark etmiyor
değildim. Koltuk altlarıma sığmayıp taşan yumuşak, gür ve uzun kıllarımla
göbeğimin bir iki parmak altından başlayıp incecik bir hat halinde
aşağıya doğru uzanıp kasıklarımı ve kabarığımı örterek ve kayısıma kadar
uzanan daha tok ve bukleli kıllarımı seviyordum. Erkekleri de böyle
seviyordum. Kılsız erkekler ve kadınlar bende kadavra duygusu uyandırıyordu.
Erkeklere hep bu yönden de dikkat eder olmuştum. Kendiliğinden görünen
kısımlarından görünmeyen kılları hakkında doğru tahminlerde bulunmaya
çalışıyordum içimden. Ön koldan bileğe ve el üstüne uzanan veyahut gömlek
yakasından görülebilen kılları gördüğümde gerisini ben tamamlamaya
çalışırdım. Elleri kadar kolları da kıllı mı, yahut göğsü ve sırtı da
kıllarla kaplı mı? Ya poposu ve bacakları? Fakat tabii ki tahminlerimi test
etme imkanım yoktu. Nü erkek fotoğraflarında da kıllı erkeklere yer
vermiyorlar ki.
Bir yandan gönlümü okşayan kıllı erkekler hayal ediyor, öbür yandan da
onların da beni olağan yerleri gür kıllarla kaplı bir kız olarak
beğendiklerini kuruyordum. Kısa da olsa mutlak yalnızlık zamanlarımda aynada
kendimi kıllı yerlerimi seyrediyordum. Yatak hayallerimde kendimi kıllı
bir erkeğin sıcak koynunda hayal ediyordum.
Vee… Bir gün ben de evlendim. Tam da istediğim gibi biriyle mi? Eh ,
hayallerime oldukça yakın bir erkekle diyebilirim. Bu netice şans eseri
mi gerçekleşti? Hayır, pek şans diyemem. Bir çok yıllar boyunca,
uygulamalı olmasa da, bir biçimde, erkeklerin kıl yönünden ne durumda
olduklarını, onları yoklamadan büyük ölçüde teşhis edebildiğimi fark etmiştim.
Zaman içinde pek az işaretle pek çok saklı olan, göze az görünür şeyi
anlayabiliyordum. Evlendiğim erkeğin göğsü, karnı, kolları, sırtı,
bacakları, poposu kıllı idi. Tahmin melekelerim beni yanıltmadı. Koltuk
altları, kasıkları ve kamışının çevresi tam bir fırça gibiydi. Tabii ki
ayakkabı fırçası gibi değil, berber fırçası gibi.
Kıllı bir erkeğin soyunması, giysilerini çamaşırlarını çıkardıkça
kıllarının ortaya çıkması gerçekten etkileyicidir. Hele koltuk altlarına
sığmayıp taşan kıllar. Bu kılları dakikalarca okşayıp koklamaya
bayılıyordum. Bir de uzun sevişmelerde terle karışınca daha bir çekici, daha bir
baştan çıkarıcı, daha bir ihtiras kamçılayıcı oluyorlar. Coşup taşan
ihtiraslardan daha kıymetli yakınlaştırıcı, tutkulu bağ doğurucu ne var?
Erkeklerin görmekten, kadınlarınsa dokunulmaktan ve konuşulmaktan
etkilendikleri, sevgiye, bağlılığa, erotizme böyle yol aldıkları söylenir.
Bu çok geniş ve çok büyük bir genelleme. Belki temelde doğru da. Bu
doğru olsa bile çıplak beden özelliklerinin karşısındaki kadın tarafından
beğenilip benimsenmesi kadar bir erkeği erotik coşkuya salan bir şey
tasavvur edemiyorum. Keza kadının erkeğe dokunması onu okşaması öpmesi
başlı başına bir afrodizyak değeri taşıyor. Kıllar her zaman için cinsel
olgunluğun kuvvetli alametleridir. Kıllar karşı tarafa ben erotik
yeterliğe sahibim, bunu gör ve değerlendir mesajı verir. Mesajı alırsanız bu
mesaj otomatik cevap üretmenize yol açar. Bu iyi bir şeydir. Güzel
cinsellik doyuran cinselliktir. Bu da ancak karşılıklılıkla gerçekleşir.
Kıllara dokunmak, parmak uçlarıyla karıştırmak, avuç içiyle okşamak
kadar hafif sarılmalarla onların bütün vücuda değişini hissetmek, şefkat
ve yakınlık duygusuyla erotizmi birbiriyle ne kadar güzel harman eder.
Kıllar, insan karşısındakine dokununca da karşısındaki tarafından
dokunulunca da dokunma ve dokunulma duygusunun hissedilme derecesini çok
artırıyorlar. Kıllı bir erkekle sevişmek, sayısız elleri olan bir erkekle
sevişmek gibi. Kıllar tenden önce ilk erişilen yer olduklarından insan
karşısındakine hem yaklaşmış hem yaklaşmamış gibi oluyor; bir nevi kaçma
kovalama, hem var hem yok duygusu veriyorlar. Kıllar gayeye giden yolda
hem güzel bir oyalanma ve yavaşlatıcı hem de harareti işleme, yükseltme
vasıtası.
Kıllar bir çokluk halesi oluşturuyor böylece azlığı değil çokluğu
temsil ediyorlar; yeterlik ve güven duygusu uyandırıyorlar. Kıllı bir erkek
doya doya içebileceğim bir pınar hissi uyandırır bende. Erkeğimi
soyunurken seyretmek en büyük zevkimdir. Çünkü ben onu görmek de isterim.
Zaten soyunmak göstermek demektir. Bunu demleye demleye yapmalı. Bir
fanilanın çıkarılışındaki teşhir ne kadar göz alıcıdır. Her şey yavaşça
ortaya serilir, sizin için. Gördükleriniz sizindir. Gördükleriniz sizin
tarafınızdan görülmek, istenmek isterler. Erkeğim soyununca ellerini
tutarım ve göğüs kıllarının arasından minicik erkek meme uçlarını öperim.
Erkeğim bundan kadın kadar zevk alırlar. Onun bu zevk alış biçimi beni
onu bana daha yakın görmeye hissetmeye yöneltir. Sonra yaklaşır
kollarının ve sırtının kıllarını okşarım, usul usul. Yanaklarını öperim, koltuk
altlarını koklarım. O koku başımı döndürür. Benim koltuk altı kokumun
da onun başını döndürdüğünü biliyorum. Göğüslerimi onun göğsüne
yaklaştırır, sırtını hafifçe okşarken memelerimi göğsünün kıllarına değdiririm.
Sağa sola küçük kımıltılarla göğüs kıllarını bütünüyle duyumsamaya
çalışırım. Sıcak nefeslerimiz birbirine karışır. Memelerimden vücuduma
tatlı ürpertiler yayılır. Yüzüm ve kasıklarım ısınır. Sonra göğsünden
başlayarak karnını ve kasıklarını okşarım. Kasıkları orman gibi kıllıdır. O
kılları parmaklarımla karıştırırım, dilediğim gibi okşarım. Kasık
kılları kamışının dibini kuşatır oradan da yumurtalarına kadar ilerler.
Kılları elimle okşar gittiği yere kadar takip ederim.
Peki erkeğim benim kıllarım karşısında ne hissediyor? Koltuk altları,
kasıkları, kayısısı gür kıllarla, memeleri, kolları ve beli ayva
tüyleriyle bezeli kadınına karşı ne hissediyor? Erkeğim her şeyden önce
yolunmuş bir tavuğa benzemediğim için ve kendisini böyle kıpkıllı olarak ne
kadar sevdiğim ve beğendiğim için çok mutlu ve bana karşı baş döndürücü
bir erotik tutku duyuyor. Erkeğim tutkusunu bana karşı serbest
bıraktığında erotizminin sağanağından başım dönüyor, nefesim kesiliyor. Koltuk
altlarımız kadar birbirimizin apışarası kokusu da bizi mest ediyor. Bu
kokuyu aynı anda içimize çekebilmemiz daha da güzel. Onunki ayrı
kokuyor benimki ayrı. Kokan erkek de kadın da erotik mesaj veriyor: baksana,
erginim, fonksiyonelim, beni alsana, istesene; bu koku benden yayılıyor
çünkü ben sana karşı istek ve ihtiras duyuyorum, lütfen bana cevap ver.
Cevap, isteği doğrudan belli eden dokunuşlar ve tutuşlar şeklinde
gelişir. Bu demde dudaktan öpüşürüz. Birbirimizi yalarız, emeriz, somururuz.
Dillerimiz birbirimizin ağzına girer çıkar. Bu minicik bir birleşme
taklididir. Böyle olsun mu demek gibidir. Bundan sonra onun kamışını
avucuma alır yumuşakça tutar dibinden başına doğru okşarım. Kamış diyorsam
da öyle narin bir şey değildir o; kalın, uzunca sağlam bir şey. Kamışın
bir çok başka ismi de var. Tombul kuş, havan eli veya havan tokmağı ya
da kısaca tokmak, tek gözlü, sap, kazık ve saire. Ben en çok tokmağı
seviyorum. Tokmağı gönlümce seyredip, sevip okşadıktan sonra serbest
bırakırım. Çünkü elime sığmaz. Onu serbest bıraktıktan sonra artık o kendi
sahibinin coşkusuna tabi olur. Artık tokmağın havanı döğme zamanı
gelmiştir.
Ben Gizem, boğalar gibi azdıra azdıra boşaltmamı ister misin?
Telefon Numaram: 0044 560 18 39
1508 total views, 2 today